Kur Korumalı Mevduatın Finansal Derinleşme ve Firmaların Finansman Maliyetine Olası Etkileri

Uzunca bir süredir konuşulan Kur Korumalı Mevduat hesaplarına kurumların da geçmesini sağlayacak düzenlemeye ilişkin kanuni altyapı 29 Ocak 2022 tarihinde resmi gazetede yayınlanmış oldu. Böylece kurumlar için de orta-uzun vadeli varlıklarını TL’de tutmaları adına önemli bir kamu garantisi verilmiş oldu.

Peki, hem gerçek kişiler hem de kurumlara verilen bu garantinin Türkiye’nin uzunca süredir üzerinde konuştuğu finansal derinleşmesi ile firmaların finansmana olan erişimine etkisi nasıl olacak?
Bildiğiniz gibi Türkiye’de tasarrufların büyük çoğunluğu mevduatta tutuluyor. Mevduatların vadesi ise 0-3 ay altına yığılmış durumda. Bundaki temel etken ise uzun ve kısa vadeli faiz oranları arasındaki getiri farkının göz ardı edilecek seviyede olmasıdır.

Kur Korumalı Mevduatta vadelerin en az 3 veya 6 ay olması gerekmesi nedeniyle, bu düzenlemenin mevduatlarda vadeyi uzatma konusunda olumlu katkısı olacaktır. Orta-uzun vadeli nakit yönetim becerisi olan kişiler için mevduat vadeleri 32 günden 3 aya, firmalar için de 6 aya çıkacaktır.


Kanuni düzenlemede firmalar için minimum vade süresi 3 ay denilmesine rağmen uygulamaya ilişkin TCMB Tebliğine göre vadenin en az 6 ay olması gerekiyor. Ancak vadenin 6 ay olarak belirlenmesi nedeniyle kurumlarda dövizden TL’ye geçişin zayıf seyretmesi halinde TCMB tarafından ilgili Tebliğ’de sürenin kısaltılması da beklenebilir.


Öte yandan, düzenlemenin sermaye piyasalarına etkisini olumsuz olarak değerlendiriyorum. Finansal piyasa yatırımcıları, sermaye piyasası yatırımlarından elde ettikleri kambiyo karları için kurumlar vergisine tabi olurken, portföylerini yeniden düzenleyip Kur Korumalı TL mevduata geçmeleri halinde hem kur riskinden korunacaklar hem de kambiyo karları kurumlar vergisinden istisna olacaktır.


Bu olumsuz etkinin özellikle eurobond veya ABD doları cinsi tahvil piyasasında daha da belirginleşmesini bekliyorum. Tahvil yatırımcılarının çoğunun yatırım vadesinin 1 yıl ve üzerinde olması nedeniyle, dövizden TL’ye dönüşümün bu ürünlerden yapılması daha muhtemel görünüyor.


Bu durumda tabi cezalandırılan sadece finansal piyasa oyuncuları olmuyor; aynı zamanda borsaya kote olan/olmayı düşünen firmalar ile tahvil ihracı yapan/yapmayı planlayan firmalar da oluyor. Zira firmaların hisse senedi ve tahvillerine olan talep dolaylı olarak azaltılarak bu firmalar için finansman maliyeti de artırılmış oluyor.


Yabancı yatırımcıların hisse senedi ve tahvil piyasalarındaki payının en düşük düzeylere geldiği bu dönemde, yerli yatırımcının bu piyasalara olan ilgisinin azalması, tahvil ve hisse senedi piyasasında işlem gören firmaları daha fazla etkileyecektir.


Son olarak, kurumlar için dövizden TL’ye geçişe tanınan vergi muafiyeti ve getiri garantisinin sadece 2021 yılında kurumların portföylerinde bulunan döviz varlıklar için geçerli olması, bu düzenlemenin sermaye piyasaları üzerindeki olumsuz etkilerini bir miktar azaltacaktır.

Posted in op-ed